ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

BEYPAZARI

 BEYPAZARI İLÇE TARİH
ve Kıbrıscık İlçelerinin ortasında sosyal, kültürel ve ekonomik merkez olma özelliğini korumaktadır. Anadolu´nun tarihi seyrine baktığımızda, Beypazarı ilçesine ilk çağda HİTİT, FRİG, GALAT, ROMA, BİZANS, daha sonra da ANADOLU SELÇUKLU ve OSMANLILAR´ın egemen oldukları görülmektedir. Beypazarı, Roma döneminde, İstanbul´u Ankara ve Bağdat´a bağlayan önemli büyük tarihi geçit yolları üzerinde bulunmaktadır. İlk adı LAGANİA´dır. Bilge UMAR ‘ın Türkiye´deki “Tarihsel Adlar” adlı kitabında Lagania´ nın anlatımı yapılmış ve ‘Kaya Doruğu Ülkesi´ anlamına geldiği sonucuna varılmıştır. M.S. 6.yy´ a kadar adı Lagania olan Beypazarı´nın adı bu tarihten sonra değişmiştir. M.S. 491-518 yılları arasında hüküm süren Doğu Roma (Bizans)
 Padişah hasından ayrılmadır. Müftü tarafından hakimi subaşısıdır. 150 akçelik kazadır. Senelik kadısına yedi kese gelir getirir. Damga emini, Sipahi Kethüda yeri ve Yeniçeri Serdarı vardır. Fakat kale ağası ve neferi yoktur. Kalesi bir dere içinde olup, iki tarafı balık sırtı gibi kaya üzerindedir. Genişliğini bilmiyorum. Aşağıda şehir iki geniş dere içinde olup 20 mahalle 41 mihraptır. Fakat öyle mükellef camileri yoktur. Çarşı içinde cami güzeldir (Paşa Camii). Hepsi 3060 tane iki katlı evleri vardır. Duvarları kerpiçtendir. Yüzeyleri tahta ile kaplıdır. Medrese Darulhadis ve Darulkurrası vardır. Çünkü talebe bilginleri çoktur. Medreseleri kargir değildir. 70 adet çocuk mektebi vardır. Çocukları gayet temiz ve olgun olup, 700´ ün üzerinde hafızı vardır. Bir Şeyhülislamı var ki; 
Binlerce yıllık kültürel zenginliği ve doğal güzellikleriyle turizm cenneti olan Beypazarı, son yıllarda yaşanan değişim rüzgarıyla yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olmaktadır. Turizmin canlandırılmasına yönelik gerçekleştirilen projelerle çehresi yenilenen Beypazarı'nı ziyaret edenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. 1800'lü yıllardan günümüze ulaşan tarihi konakların restore edilmesiyle açık hava müzesi görünümünü alan Beypazarı, el sanatları ve saray mutfağı tarzındaki yemekleriyle Türk Kültürü'nün mirasçısı olmaya devam etmektedir. "Telkari Sanatı" ile Beypazarı'nın adını yurtdışına duyuran gümüş işletmeciliğinin yanı sıra bakırcılık,yorgancılık,dokumacılık gibi eski el sanatlarının da yaşatıldığı ilçede; turistler babadan oğula geçen geleneksel el sanatları
 Beypazarı, tarihi zenginliklerinin yanısıra yöresel yemekleriyle de ilgi odağı olmuştur.Anadolu'nun lezzetlerini barındıran yemekleri; sunumunun inceliği ve zarafetinden olsa gerek “İnce Takım” olarak adlandırılır.El yapımı tarhana çorbası, taş fırınlarda pişirilerek yine özel güveç kaplarında ikram edilen etli güveci, parmak kalınlığında damarsız ve ince kara üzüm yaprağına sarılan etli dolması, 80 kat ince yufkadan hazırlanan baklavası ve yöresel tatlısı olan höşmelimiyle bu zengin mutfak, tarihi konaklarda ziyaretçilere sunulur. Taş fırınlarda yapılan,tazeliğini bir sene koruyan,çay saatlerinin vazgeçilmez lezzetlerinden Beypazarı Kurusu, Türkiye'de sadece Beypazarı'nda üretilir. Beypazarı'nın tamamı tescilli bu yemeklerinin tarihi konaklarda servis edilmesi lezzetine lezzet katar. Her yıl geleneksel olarak düzenlenen Havuç ve Güveç Festivali'nde yöresel yemek yarışmaları düzenlenerek lezzetler ödüllendirilir. Beypazarı'ndaki zengin yemek kültürünün en önemli nedenlerinden biri, ilçenin tarım ürünlerinin zenginliğinden kaynaklanır. İstanbul, Ankara gibi merkezlerin domates, ıspanak, salatalık, marul, biber, havuç ihtiyacı da yine Beypazarı'ndan karşılanır. Organik tarımla üretilen ürünlerin hızla arttığı Beypazarı'nda hedeflenen, gübresiz,hormonsuz tarımın yaygınlaştırılması.Türkiye'deki havuç ihtiyacının %60'ını Beypazarı'nda yetiştirilen havuç karşılar. Havucun yan ürünleri olan; lokumu ve reçeli bu nedenle havuç suyu, lokumu ve reçeli Beypazarı'nın en değerli ürünlerindendir. Pekmezi ve cevizli sucukları da Beypazarı'nın yöresel ürünlerindendir ve bağlarda yetişen kaliteli üzümlerden yapılır.Beypazarı Güveci: Yöresel mutfağın en özel yemeklerinden olan Beypazarı Göveci; özenle hazırlandıktan sonra toprak kaplar içinde Taş fırınlarda pişirilerek yine toprak kaplarda servis edilir. Beypazarı Dolması: Beypazarı takım yemeklerinin orta direği olan Beypazarı Dolması'nın eşsiz lezzetinin sırrı, Beypazarı'nın taze asma yapraklarıyla sarılan özel dolma içi ve Beypazarılı hanımların hünerli ellerinde gizlidir.Beypazarı Baklavası: Yöre sofrasının baş tacı Beypazarı Baklavası'nın en önemli 80 kat ince yufkadan yapılmasına rağmen kalınlığının yalnızca 5-6 cm. olmasıdır. Her beş yufkadan sonra araya konan ceviz içiyle birlikte 4 saat pişirilen ev baklavaları, damaklarda bıraktığı unutulmaz tadıyla meşhurdur.Beypazarı Kurusu: İskoç bisküvisine rakip tereyağlı Beypazarı Kurusu çay saatlerinin ve kahvaltı sofralarının vazgeçilmezidir. Un, süt ve tereyağı ile yapılan Beypazarı Kurusu'nun en önemli özelliği ise dayanaklılığını bir yıl muhafaza edebilmesidir.Höşmelim: Un, süt, kaymak, tuz, yağ ve şeker karışımından yapılan Höşmelim; oldukça zahmetli bir uğraş gerektiren ancak lezzetiyle bu zahmete değen sofraların diğer bir tatlısıdır. Höşmelim'in yanı sıra yufka ile cevizle yapılan ve yağda kızartılan Perçem tatlısı da Beypazarı'nın farklı lezzetlerindendir.Beypazarı Havucu ve Havuç Lokumu: Ülkemizdeki havuç üretiminin %60'nı karşılayan Beypazarı; havuçtan üretilen Havuç Lokumu ve Havuç Suyu gibi yan ürünlerin çeşitliliği ile de Türkiye'nin adeta havuç deposudur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder