ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

ALTINDAĞ-AKYURT

altındağ resimler
altınadağ fotoğraflar
altındağ manzaralar
altındağ görüntüler
altındağ video
altındağ spor
altındağ haber
altındağ harita
altındağ ulaşım
altındağ iklim
altındağ turizm
altındağ otel
altındağ yurt
altındağ pansiyon
altındağ konaklama
altındağ konut
altındağ emlak
altındağ daire4
altındağ arsa
altındağ toki
altındağ lojman
altındağ kiralık
altındağ satılık
altındağ sağlık
altındağ hastahanesi
altındağ devlet hastahanesi
altındağ kaymakamlık
altındağ belediye
altındağ nüfus
altındağ emniyet
altındağ meb
altındağ eğitim
altındağ okul
altındağ kurs
altındağ lisesi
altındağ ekonomi
altındağ sanayi
altındağ ticaret
altındağ tarım
altındağ hayvancılık
altındağ dağları
altındağ yemekleri
altındağ doğa
altındağ gezi
altındağ tatil
altındağ kültür
altındağ sanat
altındağ
 Altındağ’ın (Eski Ankara’nın) tarihi, Kale’nin tarihiyle özdeş sayılır, bilinen tarihi paleolitik çağlara kadar uzanıyor. Ancak en aydınlatıcı bulgular Hititler’den öteye gitmiyor. M.Ö. 40OO-1200 yıllarına denk gelen Hititler döneminde Ankara Kalesinin İçkale bölümünün yerleşime açık olduğu biliniyor. M.Ö. 547 yılındaki Pers egemenliğinden sonra, M.Ö. 281 yılında Galatların eline geçen Ankara, bu dönemde kale-kent haline dönüşür. Ankara Kalesinin konumu, yapılış şekli, kullanılan taşların özellikleri Galatlar tarafından inşa edildiğini gösteriyor. Ankara, M.Ö. 25 yılında Roma topraklarına katılır, bulunduğu bölgenin başkenti niteliğini kazanır. M.S.1O yılında Hacı Bayram-ı Veli Camiinin bulunduğu yerde İmparator Augustus adına bir tapınak inşa edilir. Yine bu dönemde İmparator Augustus Yunan şehir devletlerini (polis) örnek alarak Ankarayı 12 semtten (füle) oluşan serbest bir şehir haline dönüştürür. Ankara, M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesiyle birlikte 1O73 yılına kadar Bizanslıların yönetiminde kalır. 1073te kent Türkler’in eline geçer; 
1143’te Selçuklu Sultanı 1.Mesut, 1169da da 2. Kılıçarslan tarafından yönetilir. İç Kaledeki Alaaddin Camii, Samanpazarı semtindeki Arslanhane Camii Selçuklu döneminden günümüze kalan önemli eserler. 14. yüzyılda sık sık el değiştiren Ankara; İlhaniler, Eretna Beyliği, Ahiler daha sonra da Osmanlılar’ın egemenliğine girer, 14O2de de ünlü Ankara Savaşına sahne olur Osmanlı döneminde, önce Büyük Anadolu Eyaletinin merkezi, sonra da sancak merkezi olan Ankarada sof yapımı, debbağlık ve kundura üretimi oldukça gelişir, ticaretin gelişmesiyle birlikte birçok han ve bedesten inşa edilir. Cumhuriyetin kurulmasıyla başkent olan Ankara, sahip olduğu tarihi mirasın üzerine inşa edilerek bu günkü görünümüne ulaşır. İlk yerleşim merkezi olmaya başladığı yıllardan itibaren Ankara, Altındağ bölgesinde kurulur ve gelişir. Kalesi, camileri, hanları, hamamları ve evleriyle kale ve civarında yerleşilmiş bir Anadolu kasabasıdır Ankara. Altındağ, mimarinin yanı sıra önemli düşünürlerin, sanat adamlarının izlerini de taşır. Hacı Bayram-ı Veli, Mimar Sinan, Cenab-ı Ahmet
 Ekonomik Durum Tarihi Gelişimi; İlçemiz ekonomisi taşra ilçe ekonomilerindeki gibi tarımın çok büyük ağırlığı ile işe başlamış, ticaret ve hizmetler sektöründe daima bir ağırlığı olmuştur. Şu anda ise sanayi ve küçük sanayi dallarında oldukça büyük gelişme vardır. İlçe merkezi ve dışındaki mahallelerde yaşayan aileler kendilerine yetecek kadar tarım ve hayvancılık yaparlar, şehirde ise gelişmiş mobilyacılık, oto tamiri ve küçük sanayi ile meyve suyu fabrikaları girdi sağlar. Bunun dışında halkın çoğunluğu memur ve esnaf ile işçilerden oluşmaktadır. Ağır sanayi ve yan kuruluşlar yeni gelişme halindedir. -Sanayi; İlçemizde gıda sanayi, temizlik sanayi maddeleri üzerine tesisler ve tuğla fabrikaları vardır. Sitelerdeki mobilyacılar sitesi Orta Doğu çapında bir sitedir. Ayrıca yine sitelerde demirciler esnafı ve bunların dışında Yeni sanayi, Büyük sanayi, Ata sanayi gibi sanayi bölgeleri vardır. İlçemiz merkez İlçe yüzölçümü itibariyle pek büyük olmamasına rağmen civar ilçelere de hitap eden oldukça büyük işçi kapasitesine sahiptir. 
 -Tarım; İlçemiz genellikle dağlık ve engebeli bir arazi yapısına sahip olup, ova kısımları tüm arazinin az bir kısmını kapsar, dikkat çekici bir özellik olarak tarım arazilerinin kireç topraklardan oluştuğu görülmektedir. Bu durum yapılan ziraat şeklini sınırlayıcı bir faktör olmaktadır. Toplam 8.182 hektar tarım arazisi vardır. Bunu 2.816.5 hektarı ekilebilen tarım arazisi olup, ekili tarım alanı 1.369 hektar, nadas alanı 1.355 hektar, bağ,meyve-sebze 67.5 alanı hektar ve Çayı-Mera alanı 1.550 hektardır. Tarıma elverişli arazide hububat tarımı, bağcılık ve meyvecilik yapılmaktadır. Çayır ve mera arazisi de çok olduğundan hayvancılıkta önemli yer tutmaktadır. Orman arazisi 375 hektardır. Tarımın ağarlığını tarla ziraati oluşturur. İkinci sırayı ise hayvancılık alır. 
Çayır ve mera ile yem bitkileri üretimi ise hayvancılıkla doğru orantılı bir şekilde artış göstermektedir. Köylerde aileler buğday, fiğ, mercimek ile domates, fasulye ve biber cinsinden sebze tarımı ile uğraşırlar. Hububatın bir bölümü T.M.O ve tüccarlara satılmaktadır. Yetiştirilen sebze ve meyveler semt pazarlarında tüketici ve toptancıya satılmaktadır. Bir miktarı ise kurutularak veya konservecilikte kullanılmaktadır. Ayrıca kavun karpuzda yetiştirilmektedir. -Hayvancılık; bugünkü durumu ile hayvancılık, Ülkemiz ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. İlçemize bağlı Karapürçek Mahallesinde bir Tarım Kredi Kooperatifi vardır. İlçemizin hayvancılık durumu süt sığırcılığı, besi sığırcılığı, koyunculuk ve tiftik keçi yetiştiriciliği diye ayrılabilir. Süt sığırcılığı gelişmiş manada yapılmaktadır. İlçemizde büyükbaş hayvan besiciliği ile iştigal eden besi işletmesi mevcuttur. Sun-ı tohumlama mevcut imkanlarla bilhassa sığır kültür ırk ıslahı cihetine gidilmek suretiyle et, süt ve diğer hayvansal ürünlerin artırılmasına çalışılmaktadır.
 Sosyal Durum Ankara Kenti Cumhuriyet döneminde önemli aşamalardan geçerken bundan en başta gelenek, görenek ve aile toplum ilişkileri etkilenmiştir. Modern dünya ile diğer kent insanlarından daha fazla muhatap olan Altındağ insanının eski gelenek ve göreneklerinden yeniye geçişi nispeten hızlı olmuştur. Ancak Altındağ'ın yerli nüfusu yanında ondan fazla olan göçmen nüfusu beraberinde kendilerine özgü kültürel değerlerini de getirmiş, kozmopolit bir yapı oluşmuştur. Geçmişin getirdiği geleneksel, töresel değerlerden kurtulamayan bu kesim bir yanı ile de kent yaşamı içerisindedir. İlçede daha önceleri % 60-70’ler oranındaki imar durumu, son yıllardaki imar çalışmaları nedeniyle %90’a ulaşmıştır. İlçemizde gecekondulaşma oranı %85 olup, konutların % 75’i sobalıdır. İlçede sosyal yaşam düzeyi maddi imkansızlıklar nedeniyle oldukça düşüktür. Çeşitli umutlarla şehre gelen insanların oluşturduğu gecekondu mahallelerine sosyal hizmetler yeterince ulaştırılamamaktadır. Kanalizasyon, su, elektrik, okul, ulaşım ve haberleşme gibi kent hizmetleri tüm zorluklara karşı imkanlar elverdiği ölçüde götürülmeye çalışılmaktadır. İlçe merkezinde ikamet edenler genellikle işçi ve memur olarak çalışmakta, köy statüsünde iken mahalleye dönüştürülen yerlerde ikamet edenler ise tarım ve hayvancılıkla iştigal etmektedirler. İlçe ekonomisi içinde ticaret de büyük yer tutar. İlçe sınırları içinde bulunan Ulucanlar Semtindeki ticaret merkezi birçok kentle yoğun alış veriş bağlantısı içerisindedir. Ayrıca mobilyacılar sitesi ve demirciler sitesi ile oto sanayileri vardır. 
Tarihi M.Ö III bin yılına dayanan ilçemiz Akyurt'un tarihi günümüzden 5 bin yıl öncesine dayanmaktadır. İlk yerleşimi Paleolitik Döneme (Yontma Taş Çağı) uzanan Ankara ve güzel ilçesi Akyurt’un iyi bilinen en eski tarihi Eki Tunç Çağı’na (M.Ö.III. Bin) kadar iner. Gerek Balıkhisar mahallesi Höyüktepe mevkiinde bulunan höyükte, 
gerekse Elecik mahallesi sınırları içinde yer alan Kızıleşik Mevkiinde Tümülüs üzerinde dolgu toprakta ele geçen çanak çömlek parçalarının tarihlendirilmesi Akyurt sınırları içinde yerleşimin M.Ö. III. bin yılından beri var olduğunu göstermektedir. Balıkhisar mahallesine 1 km. uzaklıkta, köyün kuzeydoğusunda yer alan 15 metre yükseklikte 200×300 çapındaki höyükte Eski Tunç Çağında (M.Ö. III. bin)günümüze yerleşim olduğu tespit edilmiştir. Eski Tunç çağında karşımıza çıkan ilkler arasında; bakır ile kalayın karıştırılarak tunç madeninin elde edilmesi geleneksel Anadolu mimarisini temsil eden taş temelli kerpiç duvarlı konutlar, maden kullanılması, seramik yapımında form olarak zenginlik ve bezeme, madeni kapların taklidi çanak-çömlek yapımı, dönemin sonlarında kullanılmaya başlanan seramik çarkının kullanılmasıdır.Elecik mahallesi sınırları içinde yer alan
 Kızıleşik Tümülüsü kazısı Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürlüğü’nce 21-23 Eylül 1987 tarihleri arasında yapılmıştır.Roma dönemine ait tümülüste ele geçen eserler İmparatorluk Dönemine ait koku kapları, bir çift altın küpe, bir yüzük, bir kolyeye ait 7 muhtelif yaprak ve şerit parçaları, bronz menteşe parçası 4 bronz halka ve döğme tekniği ile yapılmış 3 adet çividir. Mezardan çıkan eserle ve mezarın mimari yapısı M.S. 1.2. yüzyılın özelliklerini taşımaktadır. Ayrıca tümülüsün örtü toprağı içinde M.Ö. III. bine ait çanak çömlek parçaları bulunmuştur. Bu çanak çömlek parçaları tümülüs yakınındaki bir höyükten taşınmış olmalıdır. Akyurt’ta bulunan mermer bir yılan heykeli, Roma dönemine ait olup, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin ‘Çağlar Boyu Ankara’ bölümünde sergilenmektedir. Roma dönemine ait eserler ilçe sınırları içerisinde mahalle ve köylerimizde de hali hazırda mevcut olup, bunun en iyi örneklerini Elecik mahallesinde ilköğretim okulu 
bahçesinde ve köy yolunda, Güzelhisar (Kızılhisar) mahallesi meydanındaki çeşmenin üzerinde de görebilmek mümkündür. Bun dönemin ardından M.Ö. 21’de Galatya (Ankara, Çankırı, Yozgat) yöresi bir Roma eyaleti haline gelince, bu yol güzergâhının hemen üzerinde, aynı zamanda ‘Krallar Yolu’ denilen bu yolda Akyurt’ ta, tarih içindeki önemi sürdürmüştür. Daha sonra sonraları Bizanslılar, Anadolu Selçukluları, Danişmendliler arasında el değiştirmiştir.13. yüzyılın ikinci yarısında Moğol akınlarından kaçan çok sayıda esnaf ve zanaatkârın Anadolu’ya göçleri sonucu ekonomik ve toplumsal yaşamda değişiklikler olmuş, Akyurt’ta bulunduğu konumdan dolayı bundan etkilenmiştir. 1071 Malazgirt savaşından sonra Anadolu kapıları Türklere açılmış ve gruplar halinde içerlere doğru akmışlardır. Ankara, Kırşehir, Yozgat, Çorum, Kastamonu, Çankırı ve Eskişehir çevresinde Türk göçlüğünün yoğun olduğu ve bu çevrelerin ilk Türkmenlerce yurt ve otlak olarak kullanıldığı kayıtlardan anlaşılmaktadır. Oğuzeli’ nin, kolları olan bu insanlar, 
yukarıda bahsi geçen illerimiz ve çevrelerine yerleşirken, Akyurt’ta bunu yoğun olarak yaşayan bir yöre olmuştur. Oğuzhan’ ın, altı oğlundan olma 24 torununun isimlerinden bazı boy adları yörede yaşatılmaktadır. Akyurt’un eski adı olan Ravlı’nın ve hemen yanındaki Kızık ve Büğdüz mahallelerinin de Reşit-Ud Din’in çizelgelerinde de belirttiği Oğuzeli’nin kolları olduğunu görüyoruz. Ve yine bilinen bir gerçekte Anadolu’ya gelen Oğuz boylarının, Türkmenlerin, atalarının isimlerini yaşadıkları yörelere verdiklerini ve onların sadece isimlerini değil, gelenek ve göreneklerini de yaşattıklarıdır. İlçenin eski ve yeni isimleri konusundaki bulgularımıza baktığımızda Kaçkarlı’ da Alka-Bölük olarak Reşid-ud’in çizelgesinde de Alka Ravlı olarak Karşımıza çıkan bu boy,
 zaman içinde Ravlı olarak telafuz edilip Oğuz Türkçesinde karşılığını Avlu, Evli, İvli olarak verilmiştir. Bunun yurt manasında alınabilmesi de söz konusudur. Nitekim Cumhuriyet döneminde Akyurt isminin ortaya çıkışı ve ilçeye verilişi (İçişleri Bakanlığı 5442-2/C 1961) geçmişten gelen güzel bir geleneğin bugünkü Türkçemizde yaşatılması şeklinde ortaya çıkmış; Alka’nın Ak, Ravlı’nın da yurt olması şeklinde yerini bulmuştur Birinci Anadolu Beylikleri döneminde Danışmentli Sultanı Gümüş Tigin Ahmet Gani’nin Sivas başkent olmak üzere Malatya, Tokat ve Amasya’da egemenlik kurmuş olduğunu, Ahmet Ganinin ölümünden sonra oğlu Emigazi’nin Ankara, Çankırı illeri olarak sınırlarını Bolu’ya kadar genişlettiği bilinmektedir. Emirgazi’nin ölümünden sonra, II. Kılıçarslan 1178’de bu beyliğin topraklarını Anadolu Selçuklu Devleti sınırları içerisinde almıştır. Selçuklu Ordusunun 1243 tarihinde yapılan Kösedağ Meydan Savaşı ile Moğol ordusuna yenilmesi üzerine 
Moğollar; 150 sene müddetle Anadolu’nun maddi ve manevi kaynaklarını yağmalamışlardır. Moğol sömürüsü altında ezilen Selçuklu Devleti bütün gücünü kaybetmiş, II. Mesut’tan sonra dağılarak yerini beyliklere bırakmıştır(1308). II. Anadolu Beylikleri döneminde kurulan Eretna Beyliği (1335-1390) Ankara, Kayseri, Konya ve Erzurum’a kadar geniş bir alan üzerinde hakimiyet kurmuştur. Eretna sülalesine de Kadı Burhanettin Ahmet son vermiştir. Kadı Burhanettin 1397-1398 tarihinde öldürülmüştür. Oğlu Alaattin Çelebi (Zeynel Abidin) kısa
 bir süre Sivas’ta tahta çıkmıştır. Bu arada Anadolu halkı yaklaşan Timur tehlikesinin de etkisiyle Osmanlı Devletine tabi olmuş, katılmıştır. Bu dönemde de görevlerinin bilincinde olan Akyurt halkı, Osmanlının yanında yer almanın yanı sıra, Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt Hana’ da otağını kurduğu yeri vererek ev sahipliği yapmıştır. Diğer Anadolu illeri gibi Akyurt da 1923 Cumhuriyet dönemine kadar Osmanlı imparatorluğu egemenliğinde kalmıştır. Kurtuluş savaşı döneminde de önemini koruyan Akyurt bu dönemde Karadenizden gelen silahların Anadolu’ya gelişinde yol güzergâhı olarak kullanılmıştır. Şapka devriminde Kastamonu’ya giden ATATÜRK’ün ilk uğrak yeridir. akyurt ilçe coğrafya 
AKYURT İLÇE COĞRAFYA
 İlçemiz Ankaranın Kuzeydoğusunda yer alan başkent'e çok yakın mesafede, sınırları içerisinde esenboğa uluslararası havaalanı barındıran hızla kalkınan ve büyüyen sirin bir ilçe. Akyurt; İç Anadolu Bölgesi Ankara sınırları içerisinde geniş ve düzgün bir arazi üzerinde kurulu bir ilçedir. İlçemizin doğusunda Kalecik batısında Keçiören Güneybatısında Elmadağ ilçeleri bulunmaktadır. İlçe merkezi Çankırı, Kastamonu ve Sinop’u Ankara’ya bağlayan Devlet karayolu üzerinde olup, Ulus’a uzaklığı 32km dir. Yüzölçümü 258 km kare, denizden yüksekliği ise 960 metredir. İlçenin kuzeyinde kaleciğe bağlanan yol üzerinde ‘TEKEBELİ DAĞI’ 1250 m, Güneyinde ‘HÜSEYİN GAZİ’ tepesi 1415 metre doğusunda ise ‘idris dağı ‘1985 m bulunmaktadır. Arazi yapısı itibarı ile arazinin büyük bir bölümü tarım arazisi niteliğinde olup Akyurt’un Ravlı çayı etrafta kavak ve söğüt ve meyve ağaçları rastlanır. Uzunlar köy yolu üzerinde yaklaşık 10.000 metre karelik meşe ağacı koruluğu bulunmaktadır. 14.yy sonuna kadar geniş ormanlık alanlara sahip olan Akyurt, yüzyıllar boyu yapılan kıyımlar neticesinde Ankara’nın da hamamlarının yakacak ihtiyaçlarının karşılaması neticesinde ağaçlık alanlarını büyük ölçüde yitirmişti. Buna mukabil son yıllarda belediyemiz, ilçemizdeki okullar
 ve okullardaki örgencilerin çabalarıyla ilçe merkezinde yeniden yeşillendirme ve ağaçlandırma çalışmalarına başlanmış bu amaçla bir de Hatıra Ormanı kurularak Ağaçlandırma çalışmaları ve ağaç sevgisi yaygınlaştırma çalışmaları sürmektedir. Akyurt ’un ova bölgesinde toprakları kahverengi olan arazinin ortalama meyil’i % 3 ile % 8 arasında değişmektedir. Genellikle kumlu –tınlı toprak yapısına sahip organik maddece az potasça iyi fosforca fakir topraklara sahiptir. Arazi yapısı güney kesimlerde düz yer yer tepelik meyilli taban arazileri olup kuzey kesimlerde dağlık karakter gösteren tipik Orta Anadolu gruplarındandır. Son zamanlarda yüzyıllar öncesinden gelen adeta Akyurt ’un simgesi olan ‘Üzüm Bağları’ yeniden canlandırılmaya başlanmıştır. Uluslararası Esenboğa hava alanının yolcu kapasitesinin 10 Milyon’a çıkarılması Akyurt-Esenboğa, Esenboğa-Ankara arası bölünmüş yol çalışmalarının da tamamlanması ile Başkent’in en gözde ilçelerinden biri olacak olan Akyurt gelişmenin yeni adresi olma yönünde hızla ilerlemektedir. 
 İç Anadolu bölgesinin tipik karasal ikliminin yaşandığı ilçede yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı geçer. Gece ve gündüz arasında ki sıcaklık farkı yüksektir. Yaz aylarında 37 C ye yükselen hava sıcaklıkları kışın – 24 C ‘ye kadar düşer. Nem oranı %60 olan Akyurt da kış aylarında Esenboğa Hava Limanı ve Çankırı yolu yoğun bir şekilde sis oluşur. Akyurt ilçesinden geçerek, çubuk çayına akan Ravlı Çayı Çam, Karayatak, Kızık derelerinin birleşmesinden meydana gelir.rejimi düzensiz olan çayın kış ve bahar aylarında artan su miktarı ile yaz aylarında çevresindeki bahçeler sulanmaktadır. Bunun yanında Bozca köyünde Gökseki, Örez ve Soğukpınardan gelen çayların birleşmesiyle büyük bir dere bulunmaktadır. Dağlarda toplanan yağmur ve kar sularıyla kendi kaynağını oluşturan Akyurt sulama göleti merkeze 4 km. uzaklıkta ve karacalar köyü üzerindedir. Ankara, Çankırı, Kastamonu ve Sinop devlet karayolu üzerinde bulunan Akyurt’un Ankara ya uzaklığı 32, çubuğa 16 km’ dir. Akyurt_Ankara devlet karayolu 12 km’ den itibaren Esenboğa havalimanı Ankara yolu ile birleşmektedir. 
 AKYURT İLÇE EKONOMİ 
Sanayi ve Eğitim Kenti Sloganıyla olma yolunda hızla ilerleyen ilçemizin ekonomisi sanayi vce tarım'a dayalıdır. İlçenin ekonomisi Tarım ve Hayvancılığa dayanmaktadır. 1995 yılından itibaren ilçe ekonomisi hayvancılıktan daha çok sanayiye kaymıştır. Tarım da büyük ölçüde makineleşmiştir. Hava alanına yakın olması nedeniyle; Elektronik, Gıda, Lojistik, Tekstil, Otomotiv, Elektrik, Mobilya sektörlerinde faaliyet gösteren firmalar ilçede faaliyet göstermektedir. Sanayi tesislerinin çokluğu nedeniyle gündüz nüfusu 50 bin i aşan ilçede irili ufaklı 300’e yakın sanayi kuruluşu yer almakta ve bu sanayi kuruluşları AKSİAD (Akyurt Sanayici ve İş Adamları Derneği) çatısı altında bir araya gelmişlerdir. Ülker, ASELSAN, M.A.N, CASA, Yakupoğlu, Nabay, Nurus gibi firmalar yatırımlarının büyük bir kısmını ilçeye yapmışlardır. Ankara ya yakınlığı ve ulaşım kolaylığı nedeniyle yatırımlarını Akyurt’a yapan tesisler; ilçede yaşayan binlerce kişinin istihdamına ve ilçenin gelişimine önemli katkılar sağlamışlardır. Bu firmaların yurt dışına yaptıkları yüz milyonlarca dolarlık ihracat sebebiyle yaklaşık 30 bin kişilik istihdam sağlamasıyla beraber ülke ekonomisine de önemli katkılar sağlamaktadır. 
 Uluslararası Esenboğa Havalimanın ilçede bulunması, gelecekte planlanan yolcu kapasitesinin 10 Milyon'a çıkarılması sonucu Akyurt-Esenboğa, Esenboğa-Ankara arası bölünmüş yol çalışmaları da tamamlanmıştır, bu sayede Akyurt Başkent'in en gözde ilçelerinden biri olacaktır.İlçemizde uluslar arası alanda faaliyet gösterecek bir fuar alanı yapılması planlanmaktadır. Yapılacak olan fuar alanı bu alanda dünyanın en büyük merkezlerinden birisi olacaktır.TÜRKKONFED Başkanlar Konseyi Haziran 2009 yılında Akyurt da buluşmuştur. Konseye Devlet Bakanı Zafer ÇAĞLAYAN, TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Celal BEYSEL, AKSİAD Yönetim Kurulu Başkanı İrfan GİRAL, İÇASİFED Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet AKYÜREK, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan DOĞAN YALÇINDAĞ ve birçok önemli iş adamı ve iş kadını katılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder